top of page

S.U.Ç "Komşu Kollama" projesi

  • Akif Aktuğ
  • 21 Ara 2015
  • 4 dakikada okunur

Yeni yayın programları gerçekleştirdik. Örneğin, ev hırsızlıklarıyla ilgili olarak ki buna “kır-gir, kır-çal” tipi suç türü diyoruz, bu suçu nasıl önleyebileceğimiz konusunda yayınlar yaptık.

Bu “kır-gir, kır-çal” tipi hırsızlıkta, kapıyı kırıyorsun, gündüz giriyorsun eve, bir şeyleri çalıp çıkıyorsun. Filmlerde tünel kazarlar, alarm sistemlerini kapatırlar ama bizim ülkemizde hırsızlık daha çok bu şekilde oluyor. Aslında son derece kolay bir yöntem ama aydınlatması çok zor olan bir suç türü. Hırsızı bir şekilde tanımlayabilmeniz lazım, eğer içeride bazı izler bırakmadıysa, nasıl bulacaksanız, nasıl ortaya çıkaracaksınız? Çok güç fakat önlenmesi de bir o kadar kolay, dediğim gibi.

Bunu vatandaşlara anlatmak istedik. Bunun için de arkadaşlarımızdan kendilerine hırpani bir görünüm vererek, en çok hırsızlık yapılan siteye gitmelerini istedik ve bir gizli kamerayla olup biteni kaydettik. Amacımız vatandaşın tepkisini ölçmekti. Arkadaşlarımız sırtlarına bir tane çuval aldılar. Sanki o sitede, apartmanda bir daireden bir televizyon, bir bilgisayar çalmış gibi onu da sırtlarına aldılar. Yukarı, aşağı, ileri, geri hareket ettiler sitenin içinde. Siteden çıkarken de kapıcının bisikleti vardı, o bisiklete binip gittiler.

Akşam bir toplantı yaptık aynı sitede ve bu filmi gösterdik kendilerine. Tabii filmi izledikten sonra Mehmet Bey, Ahmet Bey’e dedi ki, “Ya Ahmet Bey, geçen benim eve hırsız girdi. Ona da mı sen yardım ettin?” Çünkü apartman sakinleri hırsız gibi davranan arkadaşlarımıza karşı çok kibardılar. Asansör kapısını açtılar, dış kapıyı açtılar, günaydın dediler. Bunları gizli çekimden izledi herkes. En sonunda da kapıdaki bisiklete binip gittiğini görünce, kafalarında oluşan düşünce aynen şöyleydi, “Biz de bir şeyler yapmalıyız, her şeyi polisten bekliyoruz ama açıkça görülüyor ki hırsız gelmiş, son derece rahat bir şekilde hareket ediyor. Biz, hepimiz hırsızlıktan şikâyetçiyiz ama durum ortada.”

Gündüzleri apartman kapısının kapalı tutulması gerektiğini anlattık. Bu alışkanlığı edinebilmeleri için de ‘’Ayak İzi Projesi’’ adlı bir proje geliştirdik. Bu ayak izi kartondan ve tamamıyla bir polis botu tabanının görünümündeydi. Bu kartondan ayak izlerini kapısı açık olan binalara attı arkadaşlarımız. Tabii vatandaş merak edip, eline alıyordu bunu ve arkasını çevirdiğinde de, “Her zaman bu kadar şanslı olmayabilirsiniz. Bu bir polisin ayak izidir. Lütfen kapınızı kapalı tutun. Tanımadığınız kişiye kapıyı açmayın” şeklindeki yazıyı görüyordu. Bu konuda eğitim verdi arkadaşlarımız ve tam 71 bin 571 ayak izi bıraktılar şehre.

Hırsız kapı açıkken rahatlıkla girebiliyordu içeriye ama kapı kapalı iken giremezdi. Gündüz vakti bir yerlerden tırmanacak hâli de yoktu, hemen görülür, fark edilirdi. Bu durumda zile basmak zorunda kalıyordu hırsız. Zile bastığında da yukarıdan kapı açılıyordu. Basıyor, yukarıdaki, “Kim, o” diyor, aşağıdaki, “Ben” diye cevap veriyor ve o kapı yine açılıyordu. Hırsızın kolayca bu şekilde içeri girdiğini insanlara anlattık ve uygulamalarla nasıl davranmaları gerektiğini gösterdik. Ama yaptığımız bir denemede çok komik bir olaya şahit olduk; arkadaşlarımız apartmanın dış kapısından rastgele zillere bastılar, bu arada apartman görevlisi de yanlarında. Yukarıdaki kişi,

“Kim o?” diye sordu, polis arkadaş da,

“Hırsız” diyerek cevap verdi.

Ancak kapı gene açıldı. Bunun üzerine arkadaşlar yukarı çıktılar, tekrar zillere bastılar ve kapıyı açan şahsa,

“Aşağıdan kapıyı biz çaldık ve hırsızız dedik, siz yine de kapıyı açtınız.” dediler. Aldıkları cevap ilginçti.

“Ya dalmışım, ne yapayım işte bastım.”

“Bakın, siz çok şanslısınız, evdesiniz ama evde olmayan komşunuz sizin kadar şanslı değil. Bu hırsız içeri girince bu sefer dairelerin ziline basıyor. Eğer içeride birisi varsa kendini pazarlamacı olarak tanıtıyor, adres soruyor falan. Bir şekilde kendini tanıtıyor ama evde kimse yoksa artık hırsızlık yapmak için elverişli bir yer. Yani hırsıza kapıyı açmış oldunuz siz.” diye uyarıda bulundu arkadaşlar.

Bunları bir bir anlattık insanlara. Bir arkadaşımız bununla ilgili dedi ki, “Müdürüm, her şeyi yaptık bizim sitede. Vatandaşı bilinçlendirdik, isterseniz gelin denetleyin.” Arkadaşlarımız sitede, otoparktaki araçların çıkış kapısına, otopark güvenliğine, sensör ve alarm sistemlerine kadar tam bir fizibilite çalışması yaptılar. Baktık her şey gerçekten de olması gerektiği gibi. Tabii ki ana kapı da kapalıydı, zile bastım.

“Kim o?” dedi yukarıdan vatandaş, bu çok önemli bir şey, doğrudan açmadı. Ben de dedim ki,

“Tüpçü” Tüpçü deyince,

“Ben tüp istemedim. Kim istediyse onun ziline basın.” diye cevapladı beni.

Arkadaşlar gerçekten eğitim vermişlerdi, belliydi. Ben teşekkür etmek için hanımefendinin evine, üçüncü kata çıktım, tekrar ziline bastım. Hanımefendi yine açmadı kapıyı.

“Kim o?” dedi. Ben de dedim ki, “Polis” Bunun üzerine ev sahibi,

“Aşağıdayken tüpçüydün, üç kat yukarı çıktın, şimdi polis mi oldun? 155’i arayacağım, gerçek polisler gelecek, göreceksin gününü sen” diye karşılık verdi bana.

Bu uygulamalarımızın yarışmalarını yaptık Antalya’da, “En iyi Komşu Kollama sistemini uygulayan site hangisidir” diye sorduk, kazananlara ödüller verdik. Vatandaşlar aldıkları ödülleri sitelerine astılar.

Şunu çok iyi biliyoruz ki her sitenin bir yöneticisi olması lazım. On tane site düşünün bu şekilde, yan yana, bunların bir sorumlusu, yani yöneticilerden sorumlu olan da bir koordinatörü var. Alan koordinatörlerinden sorumlu olan bir de genel koordinatör var. Yani kırk tane site varsa bir mahallede, dört tane alan koordinatörü, bir tane de genel koordinatör olmuş oluyor. Böylelikle sivil, hiyerarşik bir yapı kuruyorsunuz. Buradan artık ister sağlık hizmeti gönderin en uçtaki haneye, ister güvenlik hizmeti gönderin broşürlerle diğerlerine. Çünkü hepsini toplamanıza gerek yok. Yöneticiler de biliyorsunuz çok ciddi yaparlar işlerini, duyarlıdırlar yani. Sadece bunların temsilcileriyle siz toplantı yapıyorsunuz, o aşağıdaki haneye kadar gitmiş oluyor.

Bu çalışmada şunu söylemiştik, “Apartmanınızda kimlerin oturduğunu merak edersiniz, değil mi? Kimlerle yaşamınızı paylaşıyorsunuz vs.” Mesela, yeni biri geldi siteye, bu kişi apartmanı seçerken diyor ki, “Tamam, Antalya’yı ben kana bulayabilirim! Kim kime dum duma bir site burası. Kimsenin kimseyle bir ilgisi yok.” Eşyalarını getiriyor, yerleşiyor evine ama site “Komşu Kollama” sistemine geçtiği için bir gün yönetici zile basıyor ve

“Hoş geldiniz, buraya yeni taşınmışsınız.” diyor.

“Evet, hoş bulduk.” Yönetici devam ediyor,

“Buyurun bu liste.”

“Bu ne?” diye soruyor yeni gelen.

“Burada oturanların isimleri. Tanımak istemez misiniz hayatınızı kimlerle paylaşıyorsunuz? Komşularınız falan.”

“Tabii, tabii”

“Sizin de isminizi alalım.” diyor yönetici.

“Ne yapacaksınız?” diye soruyor adam.

“Diğerlerine vereceğiz, yeni taşınan komşumuz diye tanıtacağız sizi.” diye cevaplıyor yönetici.

Aradan bir hafta geçiyor ve sonra mahalle polisi geliyor kapıya. “Buraya yeni taşınmışsınız, hoş geldiniz. Güvenlikle ilgili sorununuz olursa 24 saat bize bu numaralardan ulaşabilirsiniz.” tarzı bilgilendirmeler yapıyor. Suçlu ne düşünür bu durumda? “Ben, kim kime dum duma bir apartmana geldiğimi düşünürken bir anda bütün site tarafından tanınıyorum, şimdi bir de polis tarafından tanındım.” Bu sefer tekrar kamyonu çağırıyor ve evden taşınıyor. Yani bu yolla vatandaş kendi güvenliğini kendi sağlamış oluyor.

 
 
 

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

  • Grey Facebook Icon
  • Grey Twitter Icon
  • Grey Google+ Icon
  • Grey LinkedIn Icon
  • Grey Instagram Icon
bottom of page